Otizmde Doğru Bilinen Yanlışlar
26 Mart 2020’de ABD’ de yayınlanan son rapora göre otizm her 54 çocukta bir görülmeye başlanmıştır. Bu çok ciddi bir artış ve risktir. Bildiğimiz üzere 2 Nisan dünya otizm farkındalık günü. Otizmli bireyler maalesef hala toplumda yer bulamıyor, nitelikli eğitim alamıyor, sosyalleşemiyor, okulda istenmiyor ve daha bir sürü olumsuz durumla karşılaşıyor. Ben bu makalemde otizme dair toplumda doğru bilinen yanlışlara değineceğim ve bugünden itibaren sizleri gerçekten otizmin farkında olmaya, önce otizmi anlamaya ve ondan korkmamaya ardından da topluma kabul etmeye davet ediyorum. Ben otizmin farkındayım ve onların yanındayım ya siz?
- Otizm bir hastalıktır.
Otizm bir hastalık veya bir özür durumu değildir. Otizmli bireylerin beyinlerinin işleyişinde bir farklılık vardır. Ve bu farklılık dolayısıyla sosyal ve iletişim becerilerini kullanmakta zorlanırlar veya hatalı kullanırlar. Bu becerilerde yetersiz kaldıklarında ise toplum tarafından hasta, engelli veya farklı olarak algılanırlar. Halbuki otizmli bireyler küçük yaştan itibaren iletişim ve davranış becerilerini doğru olarak kazanırsalar, toplumun da hoşgörü ve desteği ile sosyalleşerek bağımsızlıklarını kazanabilirler.
- Otizmli bireyler öğrenemezler.
Maalesef bu cümleyi o kadar çok duydum ki… Öğrenemeyecek çocuk yoktur, yöntem yanlıştır, materyal yanlıştır, pekiştireç yanlıştır… Otizmli bireyler eğer küçük yaştan itibaren bilimsel yöntemlere uygun nitelikli bir eğitim alırlarsa ve çocuğun ilgileri keşfedilip o doğrultuda eğitim verilirse otizmli bireylerin yapamayacağı şey yoktur. Otizmin şu anda bilinen tek çaresi erken ve yoğun özel eğitimdir. Doğru özel eğitimi alıp günlük yaşam becerilerini bağımsız gerçekleştiren, okuma yazma bilen otizmli öğrenciler mevcut, resim yapabilen, müzik aleti çalabilen ve daha birçok akademik çıktıyı öğrenebilen öğrenciler mevcut. Önce sevgi, ardından inanç ve çocuğa uygun yöntem teknik ile otizmli bireyler öğrenebilir. Üstüne basa basa değinmek istediğim nokta ise; eğitimin çocuğun ilgileri göz önüne alınarak bilimsel dayanaklı ve sistematik bir özel eğitim olması, eğitimin bu işin uzmanları tarafından verilmesi ve ailelerinin bu eğitimleri takip ederek evde de devam etmeleri.
- Otizmli bireyler üstün zekalıdır.
Özellikle sosyal medyada ve televizyonda hep üstün yetenekli otizmlilere rastlıyoruz. En son mucize doktorda gördüğümüz Ali Vefa örneği de buna dahil. Otizmli bireylerin sadece %10’u üstün zekaya sahiptir. Dolayısıyla hepsinden üstün bir yetenek beklemek doğru değil.
- Otizmli bireyler hiç konuşmaz.
Otizm bir spekturum yani oldukça geniş bir yelpaze. Otizmin genel tanı özellikleri arasında konuşmama var evet ama konuşan iletişim kuran, amaçlı konuşan, amaçsız konuşan, sürekli karşısındakini tekrar ederek konuşan otizmli bireyler de bulunmaktadır. Dolayısıyla otizmli bireyleri konuşmaz diye nitelendirmek yerine eğer gerçekten konuşmuyorsa alternatif iletişim becerilerini öğreterek iletişim kurmasını sağlamamız gerekir. Kendini anlatmak herkesi rahatlattığı gibi gibi otizmli bireyleri de rahatlatır. Dolayısıyla konuşmayan otizmli çocuğa sahip ailelere tavsiyem alternatif iletişim becerilerini asla atlamamalarıdır. Örnek olarak “replik silikleştirme ve PECS” verebiliriz.
- Otizmli bireyler karşısındakileri anlamazlar.
Daha önce de bahsettiğim gibi otizmli bireylerin iletişim konusunda problemleri mevcut. İletişime geçmeyen, amaçsız iletişim kuran bir bireyin sizi anlamadığını düşünebilirsiniz. Fakat doğru iletişim kurmayı bilmeyen, öğrenmeyen bir kişi de sizi anlayabilir. Otizmli birey eğer yönerge alıyorsa, örneğin al ver gibi eylemleri yerine getirebiliyorsa aynı zamanda sizi anlıyordur da. Belki sizin söylediğinizi tekrarlayarak sizi anlıyordur, belki geç anlıyordur, belki tepki vermeyerek anlıyordur ama mutlaka anlıyordur. Otizmli bireyler göz teması kurmaktan kaçınırlar, jest mimik kullanmazlar. Bunlarda bizi anlamadığını düşündürebilir. Fakat birinin sizi anlaması için illa gözlerinize bakmasına gerek yoktur, ellerinizi izleyerek te sizi anlayabilirler 😊 Dolayısıyla toplumda sıkça karşılaştığımız “nasılsa anlamıyor” söylemi oldukça büyük bir hatadır.
- Otizmli çocuklar saldırgandır.
Otizmli bireylerin dünyayı algılayış biçimleri daha farklıdır. Yani kalabalıktan hoşlanmazlar örneğin. Bir otobüse binen onca kalabalığın içine giren otizmli birey haliyle sinirlenir. Kendini tam anlamıyla ifade edemediği için sinirlenmeye başlar, bağırmaya başlar ve belki de öfke nöbetine girer. Ardından insanlar anlamaz ve bakar neden bağırıyor bu çocuk, neden kendini yerlere atıyor, korkarlar kaçarlar ya da rahatsız oldukları için ortamdan otizmli bireyi kovarlar. Bu haberlere sıkça rastlıyoruz. Şöyle düşünelim çok rahatsız olduğunuz bir durumun içindesiniz, ama sesiniz çıkmıyor konuşamıyorsunuz, git gide sinirleniyorsunuz, siz bu durumda kendinizi sakinleştirmeye çalışırsınız, içinizden sayarsınız belki, kendinizi bu durumun biteceğine inandırırsınız. Otizmli bireylerin hem iletişim becerileri eksik hem de toplum kurallarına hakim değiller çünkü sosyalleşmekten hoşlanmıyorlar. Dolayısıyla otizmli birey hoşuna gitmeyen bir durumla karşı karşıya kaldığında haliyle sinirini en yüksek biçimde yaşayacaktır. Bunda garipsenecek bir durum olmamalı. Aksine ona ve ailesine yardım edilmeli, özen gösterilmeli. Ben artık otizmli bireylerin toplumla iç içe olduğu, okulda kaynaştırma ortamında arkadaşlarıyla vakit geçirdiği, eve hapsolmadığı, dışarıda toplumla iç içe olduğu, etrafın sevecen gözlerle izlediği günlere ulaşmak istiyorum…
Yazar: Ece Geç, Uzman Özel Eğitim Öğretmeni
Instagram: @ozelegitim.eceogretmen
Ayrıca; ‘Otizm Nedir, Otizmin Belirtileri ve Tedavisi Nasıldır?’ başlıklı yazımız için buraya tıklayabilirsiniz.
‘Özel Eğitime Dair’ başlıklı yazımız içinse buraya tıklayın.